DENİZLİ İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNDEN Biyosidal Ürün Uygulayıcı Sertifika Eğitimi Duyurusu

DENİZLİ İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNDEN Biyosidal Ürün Uygulayıcı Sertifika Eğitimi Duyurusu

DENİZLİ İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ BİYOSİDAL ÜRÜN UYGULAYICI SERTİFİKA EĞİTİMİ 4-5-6 ARALIK 2024 TARİHLERİNDE Y
Ana Sayfa Güncel Haber 24 Mayıs 2022 914 Görüntüleme

Ayşe Zuhal Alemdar’in Kaleminden “Yatılı Okulda Öğretmenlik Yapmak”

Ayşe Zuhal Alemdar’in Kaleminden “Yatılı Okulda Öğretmenlik Yapmak”

Ankara Keçiören Çevre Sağlığı Meslek Lisesi’nde 1982 yılından okulun kapatıldığı tarih olan 1996 yılına kadar öğretmenlik yapan, yüzlerce öğrenci yetiştirip sağlık ordusuna dahil eden Ayşe Zuhal Alemdar’ın 1991 Çevre Sağlığı Bölümü mezunlarının 2022 Ankara buluşması daveti münasebeti ile kendi sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımı siz değerli okurlarımıza sunuyoruz.

Sevgili Sayfa Arkadaşlarım, çeşitli vesilelerle, geçmiş anılarım, hafızamda canlanıyor. Yaş almak, deneyimler edinmek, iyi- kötü anılar; insana derin duygular yaşatıyor.
12 Mayıs 2022 tarihinde Keçiören Çevre Sağlığı Meslek Lisesi’nden Mümtaz Kâmil Durak adlı, mezun bir öğrencimin zarif daveti üzerine duygularım bana, hissettiklerimi sizinle de paylaşmak isteğimi arttırdı.
Sizleri sıkmazsam, artık başka bir öğretim kurumuna hizmet eden bu okul hakkında bilgi vermek isterim.
Okulumuz Türkiye’mizde Dünya Sağlık Örgütü tarafından kurulan, Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir üniversite kampüsü gibi düzenlenen, idare binası, yatakhanesi, yemekhanesi, derslikler, her derse ait laboratuvarları ( Hijyen, Kimya, Su, Dil vb.), spor salonu, konferans salonu ve kütüphanesi ile okulumuza tahsis edilen bir otobüs ve bir servis aracının olduğu tek okul idi. Maalesef, bu okul (siyasal mı, ihtiyaçtan mı ) hâlâ anlayamadığımız sebeplerden 1996 yılında kapatılarak; Ankara Üniversitesi’ne devredildi.
Meslek hayatıma 1979 yılında Urfa Sağlık Meslek Lisesi Ebe- Hemşirelik Bölümü’ne İngilizce Öğretmeni olarak atarak başladım. 1979 Ekim ayında, ilginç ve güzel anılarla, ailevi nedenlerle, bu görevden ayrılarak, kısa bir süre sonra Ankara’da Sağlık Bakanlığı Dış Münasebetler Daire Başkanlığı’nda İngilizce Mütercim olarak göreve başladım.
Ancak öğretmenlikten sonra masa başı görevi beni hiç mutlu etmedi. Öğretmenlik özlemiyle, 1982 Mayıs ayında kendi isteğimle bu görevden ayrılarak, Keçiören Çevre Sağlığı Meslek Lisesi’nde göreve başladım. Daha sonra okulun yatılı erkek lisesi olduğunu öğrendim. Rahmetli babacığım da eğitimini yatılı aldığı için yatılı okul hakkında aşağı yukarı bir fikrim vardı. Gençtim ve birçok ergen, erkek öğrenciye öğretmenlik yapacağımdan dolayı oldukça heyecanlıydım. Okulun yerini de bilmiyordum. Okul, şehir merkezine uzaktı. Önceki yıllarda, bağ evlerinin bulunduğu bir yerleşim alanına kurulmuş, bol oksijenli bir yerdi.
Tanışma faslından sonra dersleri İngilizce anlatmaya başlayınca işin rengi değişti. Öğrencilerimiz, Türkiye’mizin yedi bölgesinden gelmişlerdi. Doğudan gelen öğrenciler, yeterli İngilizce dersi eğitimi almamış; nasılsa mezun edilmişlerdi. Yetiştirme Okulları’ndan gelenler de vardı. Ben henüz 26-27 yaşlarında idim. Ayrıca yaşları benden büyük olan öğrencilerimiz de vardı. Çaresiz, okul müdürümüze gittim. Bir tarafta, uygulamam gereken müfredat, bir tarafta idealistliğim… “Müdür Bey, ben İngilizce alt yapısı olmayanlara sil baştan başlayacağım, destek olur musunuz?” dedim. Onaylayınca, rahatladım. Hızlı bir eğitim sürecinin ardından, müfredatı da yetiştirdim. Babamın memuriyetinden dolayı, ülkemizin birçok yerinde bulunmuş, Anadolu halkımızın yapısını yakından bildiğim için iletişimde hiç zorluk yaşamadım. Öğrencilerimle aramızda çok güzel bir abla- kardeş bağı kuruldu. Öğrencilerimizde sosyal ilişkilerin zayıf olduğunu gözlemlemiştim. İş başa düştü. Yine okul müdürümüzün makamına gittim. Müdürümüz Karadenizliydi. Yapısı gereği, Karadeniz gibi, ne zaman nasıl tepki vereceği pek belli olmazdı. İyi bir insandı. Uygun zamanı bulunca, “hocam ben bu öğrencilerle folklor ekibi kurmak istiyorum, izin verirseniz, Yeni Mahalle Gençlik Kültür Merkezi ile görüştüm. Bize ücretsiz destek olacaklar” dedim. Müdürümüz, başını kaldırdı, yüzüme baktı. “-Bacım, (kulakları çınlasın, öyle konuşurdu) sen bunlarla baş edebilecek misin?” dedi. Ben: – Hocam, denemeden bilemeyiz, dedim ve bir grup oluşturdum her hafta sonu okulumuzun otobüsüyle gençleri çalışmaya götürdüm. Öğrenciliğim sürecinde, folklor ekibinde oynamıştım. Ben de onlarla birlikte çalışmalara katıldım. Öğrencilerimiz, Anadolu çocuğu, mahcuplar… Çalışmada kızların elini tutamıyorlar, kızarıp bozarıyorlar. Bunun yanlış bir şey olmadığını zaman içinde kavradılar. Çok güzel bir folklor ekibimiz oldu. Hiçbir olumsuzluk da yaşamadık. Sonrasında, Cebeci Doğumevi Sağlık Meslek Lisesi, kız öğrencileri ile gösterilerimiz oldu. Mezuniyetleri sonrasında düğün davetiyelerini almak da, bizim için anlamlı bir sürpriz oldu tabii ki! Farkında olmadan çöpçatanlık da yapmışız meğer! Neler yaşanmadı ki!
Takip eden yıllar içerisinde okulumuzda Türk Sanat Müziği Korosu da kurdum. Bu süreçte ben de Türk Sanat Müziği dersleri alıyordum. Mezuniyet törenlerimizde, kendi çapımızda konserler de verdik.
Hafta sonu nöbetleri… Biz kadın öğretmenler, hafta sonları nöbet tutuyorduk, erkek öğretmen arkadaşlarımız da geceleri nöbet tutuyorlardı.
Öğrencilerimiz, sınavla alındıklarından seçilerek geliyorlardı. Gerçekten zeki öğrencilerdi. Sadece bulundukları ilçe veya köylerdeki imkânsızlıklar nedeni ile okulumuzu tercih etmişlerdi. Bazılarının Türkçe’leri bozuktu. Öyle terbiyeli, saygılılardı ki… Anadolu insanın bütün güzelliklerini ailelerinden almışlardı. Bu güzel insanların bir kısmında eksik olan sadece eğitimdi. Onları dünyaya getiren ailelerine de sonsuz saygılarımız var. Güzel insanların güzel evlatları, iyi ki sizlerle yolumuz kesişti.
Teneffüs aralarında bütün öğrencilerimiz bahçede dolaşırken bile kitap okurlardı, bilgi açlığı ve merak vardı.
Toplumda yaşamanın da kuralları vardı elbette. Yemek yeme adabı, sandalyelerin masalara gürültüsüzce yaklaştırılması gibi… Yemekhanede zaman zaman yemek duası sorunu olsa da çabucak halledilirdi. Toplumda bir arada yemek yemek adabını, üzmeden öğrenebilmeleri için öğretmenler olarak, zaman zaman, onları rahatsız etmeden aynı masada yemek yemek kararı almıştık. Biraz tedirgin olsalar da, sonra alıştılar. Nöbetlerimizde tuvalet eğitiminin yeterli olmadığını gözlemledik. Biliyorsunuz, annelerimiz ilk öğretmenlerimizdir. Doğal olarak, burada annelik vasfı işin içine girdi! Karşınızdakiler genç delikanlılar… Allah’ın izniyle, bazen biz kadın öğretmenler, bazen erkek öğretmen arkadaşlarımız, uygun bir dille konuşarak bu sorunu da aştık! Daha neler neler…
Okul futbol maçlarımız, basketbol, voleybol maçlarımız eğitim ve öğretim sürecimizin en heyecanlı kısmıydı.
Bu süreçte, bizler genç öğretmenler olarak; bir yatılı okulda öğretmenlik yapmanın ne kadar kıymetli bir görev olduğunu; öğrenmenin ve öğretmenin hazzını aldık. Birlikte büyüdük. Yaşça büyük, tecrübeli öğretmenlerimizden çok şey öğrendik. Hele bir Hatice Handan Özkandan öğretmenimiz var ki, sadece öğrencilerimize değil; biz öğretmenlere de analık yaptı. Hakkı ödenmez. Hayat tecrübesi ile hepimize rehber oldu. Allah sağlıklı ömürler versin. Hem öğretmenler ve hem de öğrencilerimiz arasında hâlâ devam eden çok değerli dostluklar gelişti.
Bir süre sonra kapatılan Yenişehir Sağlık Meslek Lisesi Radyoloji Bölümü öğrencileri de aramıza katıldı. Onları da aynı duygularla bağrımıza bastık.
Öğrencilerimizin stajlarında birlikte olmak ayrı bir zevkti.
Sınıf öğretmenleri olarak, rehberlik derslerimizin olduğu zamanlar, onlara kek yapar götürürdüm. Belki annelerinin keklerini özlemişlerdir, diye.. -Bu anıyı unutmuştum; halen İstanbul’da savcı olarak görev yapan kıymetli bir öğrencim, bayram vesilesiyle evime yaptığı bir ziyaretinde hatırlatmıştı. –
Ara tatillerde bazı öğrencilerimizin okulda kaldıklarını, sonradan öğrendik. Otobüs paraları olmadığından memleketlerine gidemediklerini, mahcubiyetlerinden kimseye söyleyemezlerdi. O kadar gururlulardı ki… Sınıf öğretmenleri aracılığıyla, öğrendiklerimize ise, analık babalık yapardık. Biliyor musunuz, bunun zevki de bir başka… Güzel günlerdi….
Bir kısım öğrencilerimizin kadın öğretmenlere yaklaşımları bile farklıydı. Bu davranışları asla siyasal değil, yetiştikleri kültürden kaynaklı idi. Zaman içerisinde hepsi sosyalleştiler, topluma kazandırıldılar. Ne mutlu ki bugün şerefle ve gururla vali, savcı, avukat, eğitimci, sağlık personeli, bilim adamı ve diğer görevlerde yer alarak ülkemizin yönetimine katkıda bulunuyorlar.
Zaman zaman hastanelerde karşılaşıyoruz. Gördüklerinde “ Hocam” diye seslendiklerindeki gururu anlatamam. Kendi evladım gibi mutlu oluyor; gururlanıyorum. Bakıyorsunuz, bir gün telefonum çalıyor, karşımdaki ses: – Hocam, beni tanıdınız mı? Tanımaz mıyım? Hatırlayabildiğim kadarıyla, bazen numaralarını söylüyorum. Hayret ediyorlar. Koskoca dört yıl, birlikte aynı havayı solumuşuz, aynı yemeği, ekmeği paylaşmışız. Öyle heyecanlanıyorum ki!
Bu mutluluk, bu haz, hangi meslekte var?
Bugün birçok öğrencimizin emekliliği gelmiş olmasına rağmen aralarındaki bu güçlü bağı görmek, beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Hemen hemen her yıl bir araya geliyor; okul yıllarını yâd ediyorlar, bizleri de unutmayıp, arıyor, davet ediyorlar. Bugün, günümüzde bu gururu hangi öğretmenler yaşıyor, bilemem.
Hüzünlü de olsa; hiçbir zaman unutamayacağım bir anım da, eşimin rahatsızlığı sürecinde, sınıf olarak evime kadar gelip; bana moral olmalarıydı. Bu vefa örneği, nasıl unutulur. Bizler, bu okulumuzun öğretmenleri olarak çok şanslıyız.
Okulumuz kapatıldıktan sonra her birimiz 1995-1996 yıllarında farklı okullara atandık. Bu okuldaki deneyimlerimi, öğretmen-öğrenci bağını, dostluk ve vefayı hiçbir okulda tatmadım, inanın.
Bu zaman içerisinde ne yazık ki aramızdan ayrılan değerli öğretmen arkadaşlarımız ve öğrencilerimiz oldu. Allah hepsini rahmetiyle muamele etsin. Ruhları şâd; mekânları cennet olsun.
Öğrencilerimizin vefa gösterip, davet ettikleri bu yılki toplantılarına katılamamak, beni derinden üzdü. Allah izin verirse, bir sonraki buluşmada birlikte olmaktan onur duyacağım.
Bakınız, pandemi sonrası bir davet, birbirimize hasret kaldığımız bu günlerde bana neler yazdırdı. Başınızı ağrıttım belki, kusuruma bakmayınız lütfen. İyi de olsa, kötü de olsa yaşanılan her anımız, çok kıymetli…Selam olsun bu güzel insanları yetiştiren Anadolu insanına, selam olsun bu ülkenin güzel evlatlarına…İyi ki varsınız!
Dostluk, barış, birlik ve beraberce, insanca yaşayamaya… Allah yolunuzu açık; başarılarınızı daim etsin.,
Özlem, selam, sevgi ve saygılarımla…

Yorumlar

Yorumlar (1 Yorum)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

  • Ahmet İlker Sarısoy :

    24 Mayıs 2022-11:37

    Değerli Zühal öğretmenim. Çok değerli bir yazı kaleme almışsınız. Okul dönemine ait hatıralar, yeniden gözümüzde canlandı. Kurduğunuz koroda da görev almış bir öğrenciniz olarak ne yapsak siz değerli öğretmenlerimizin hakkını ödeyemeyiz. Ellerinizden öpüyor, saygı ve selamlarımı sunuyorum, çok değerli öğretmenim.

| ÖzTürkTASARIM.com |